29 Aralık 2012 Cumartesi

'Apple plastik iPhone üretecek'

MarketWatch sitesinde yer alan habere göre, Apple uzun zamandır üzerinde çalıştığı ucuz model çalışmalarında sona yaklaştı. Modelin yıl sonuna kadar piyasaya sürülmesi bekleniyor. Digitimes ve Wall Street Journal tarafından da doğrulanan habere göre, Apple, özellikle pahalı telefonların tercih edilmediği Çin gibi gelişmekte olan piyasalarda tüketicileri cezbetmek için ucuz iPhone’a başvuracak. Olasılıklar hala değerlendirilse de ucuz modellerde kullanılanacak kasalar çelik yerine alüminyum olacak.
Yeni modellerde kullanılacak pek çok parçanın eski model iPhone’ların geri dönüşümünden elde edilmesi de konuşulan ihtimaller arasında. Apple’ın bu kararın ardındaki en büyük neden Google sistemini Android’i kullanan cep telefonları. iPhone’lara benzer özellikler sunan modellerin daha düşük fiyatlara satılması ABD’li şirket üzerinde ciddi bir fiyat baskısı yaratıyor.

21 Aralık 2012 Cuma

Real çıldırdı...

İspanyol Marca Gazetesi'nde yapılan ankete göre Real Madrid taraftarı sezon sonunda Rademel Falcao ve David Silva'yı takımda görmek istiyor. Real Madrid Başkanı Florentino Perez'den sezon sonunda iki oyuncu isteyen Real Madrid taraftarları, bu iki ismin de Falcao ve Silva olduğunu belirtti.
2009/2010 sezonunun devre arasında yine Marca tarafından yapılan ankette David Silva yine taraftarların yüzde 63.8'lik kısmı tarafından en fazla istenen oyuncu durumundaydı fakat yıldız oyuncu Premier Lig'in yolunu tutmuş ve Manchester City'yle sözleşme imzalamıştı. Bu sezon Bernabeu'da Real Madrid'in, Manchester City'yi son beş dakikada bulduğu iki golle 3-2 mağlup ettiği Şampiyonlar Ligi maçında, tribünlerdeki Madrid taraftarlarının yüzde 76,7'si Manchester City forması giyen David Silva'yı yoğun tezahürat ve alkışlarla onurlandırmıştı. Los Galacticos'ta daha önce hiçbir oyuncu David Silva kadar istenen bir oyuncu olmamıştı. Marca'nın yaptığı anketten çıkan bir diğer sonuç da; yaş aralığı 30-44 arasında olan Real Madrid taraftarlarının son 5 yılda David Silva'ya olan ilgisi de artmış durumda. Mart 2010'da bu yaş grubu David Silva'ya yüzde 80.6 oranında oy verirken bu oran şimdi yüzde 82,1'e yükselmiş durumda. KOLOMBİYALIYI BEKLİYORLAR Real Madrid taraftarların ikinci sırada istediği yıldız ise Atletico'nun yıldızı Radamel Falcao. Falcao'yu yüzde 70,7'lik oranla yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her on kişiden yedisi istiyor. Buda 60 milyon taraftarın Kolombiyalıyı istediği anlamına geliyor. İlginç bir istatistikte 5 yaşıdan küçük Madrid taraftarları göz önüne alındığında ise Falcao'nun oranı yüzde 76,8'e yükseliyor.

14 Aralık 2012 Cuma

Chelsea ve Modriç

İngiltere Premier League takımlarından Chelsea, ara transfer döneminin en çılgın hamlesini yapmaya hazırlanıyor. Frank Lampard'ın sezon sonunda Londra'ya veda edecek olmasından dolayı orta sahaya transfer yapmayı kafasına koyan Chelsea, rotasını Hırvat yıldız Luka Modriç'e çevirdi. Real Madrid'de bekleneni veremeyen Modriç için 22 milyon poundluk bir teklif yapmaya hazırlanan Chelsea, Hırvat oyuncunun menajeri ile temaslara başlamaya hazırlanıyor. İki yıl önce Chelsea, Luka Modric'i transfer edebilmek için Tottenham'a 40 milyon pound teklifte bulunmuş ama oyuncuyu kadrosuna katamamıştı. Son olarak Metalist Kharkiv'in Brezilyalı oyuncusu Taison'un da Shaktar Donetsk'le sözleşme imzalamasının ardından Londra ekibinde gözler yine Luka Modric'e çevrilmiş durumda. Roman Abramovic ise teklif yapmak için en doğru zamanı bekliyor. Jose Mourinho'nun sezon sonunda Madrid ekibinden ayrılacağı yönünde spekülasyonların olması, Modric ile olası bir sözleşmenin imzalanması yine bazı spekülasyonların çıkabilme ihtimalinden dolayı Abramovic'in beklediği öne sürülüyor.

7 Aralık 2012 Cuma

Giggs bırakmıyor!

İngiltere Premier League takımlarından Manchester United'ın efsanesi Ryan Giggs sezon sonunda futbolu bırakıp bırakmayacağıyla ilgili henüz bir karar almadığını söyledi. Eğer Giggs gelecek sezon da takımda kalırsa 40. yaşını geride bırakmış olacak ve gerçekleştirilmesi çok güç olan bir performans ortaya koyacak. Manchester United menajeri sir Alex Ferguson'un yıllardır vazgeçilmezi olan 39 yaşındaki başarılı oyuncu bu sene lig ve kupalarda toplamda 16 maçta görev yaptı ayrıca oynadığı maçların hepsinde kendisinden beklenen performansıda fazlasıyla yerine getirdi. Özellikle West Ham United ile oynanan son FA Cup maçında takımı 2-1 gerideyken son dakikada Van Persie'ye yapatığı enfes asist, Giggs'in hala futbola vereceği birşeylerin olduğununda kanıtıydı. Galli oyuncu Sunday People'a verdiği röportajda, takıma hala katkı yapabileceğini hissettiğini ve zamanı gelince Ferguson ile oturup konuşacağını söyledi. Giggs, "Ben şua nda futbolun keyfini yaşamaya çalışıyorum başka hiçbir konuyu dert etmiyorum, sezon sonuna uzun bir zaman var ve ne olacağını asla bilemeyiz" ifadelerini kullandı. Takımda futbolcu olmanın yanısıra genç oyuncuların tecrübe kazanmasında ve eğitimindede rol oynadığını vurgulayan yıldız oyuncu, "Takım içinde bir görevimde gençlere yardımcı olmak, tabiki maçlarda ve antrenmanlarda zevkle bu işi yapıyorum ama aynı zamanda takımıma katkıda bulunmak zorundayım. Söylediklerim yanlış anlaşılmasın ama takımın geri kalanıyla rekabet etme gibi bir düşüncem yok benim tek görevim fizik olarak iyi durumda olmak ve görev verildiğinde onu eksiksiz yerine getirmektir" diyerek sözlerini noktaladı.

30 Kasım 2012 Cuma

Sercan Yıldırım paylaşılamıyor!

Ceyhun Gülselam'ı Kayserispor'a kiralık olarak gönderen Galatasaray'da gözler Sercan Yıldırım'a çevrildi. Fatih Terim'in sezonun ikinci yarısında başka bir takıma kiralık olarak gönderilmesi talimatı verdiği Sercan Yıldırım için tam 7 kulüp menajerler aracılığıyla sarı-kırmızılı kulübün kapısını çaldı. Gaziantepspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Akhisar Belediyespor, Elazığspor, Gençlerbirliği, Kasımpaşa ve Çaykur Rizespor'un talip olduğu Sercan Yıldırım için en yakın en ciddi teklifi Karadeniz temsilcisi Çaykur Rizespor verdi. Galatasaray Yöneticisi Abdürrahim Albayrak ile olan yakın ilişkilerinden dolayı Sercan Yıldırım'ı transfer edebileceğini düşünen Çaykur Rizespor Kulübü, Sercan Yıldırım'ı satın alma opsiyonu ile kiralamak istedi. Mustafa Denizli'nin transfer edilmesi için rapor verdiği Sercan Yıldırım için en zor süreç ise oyuncunun bu transfer teklifine sıcak bakmaması olarak gösteriliyor. Kariyerine Spor Toto Süper Lig'de devam etmek isteyen Sercan Yıldırım, Fatih Terim ile yaptığı özel görüşme de kiralık gönderilmesi durumunda tercihini Süper Lig'de mücadele eden bir takımdan yana kullanmak istediğini dile getirdi. Mustafa Denizli'nin tüm ısrarına rağmen Çaykur Rizespor'dan gelen teklife sıcak bakmayan Sercan Yıldırım için Gaziantepspor ve Kasımpaşa'nın da çok ciddi şekilde nabız yoklamaya başladığı ve görüşmelerin yöneticiler seviyesinde ilerlediği kaydedildi.

23 Kasım 2012 Cuma

Taraftarlara, 'transfer' kadar iyi bir haber...

Şampiyonlar Ligi'nde Cluj ile oynanan maçta yaşanan zemin skandalının ardından harekete geçen Galatasaray, drenaj sisteminden oluşan sorunları kısa bir sürede çözmek için Hollandalı bir firma ile anlaşmaya varmıştı. Ligin devre arasında Türk Telekom Arena'daki drenaj sistemini ve zemin ısıtma sistemini yeniden yapılandıran sarı-kırmızılı kulüp, zeminin Beşiktaş derbisine yetişmesi için büyük bir çaba sarfetti. Beşiktaş ile ligin 19. haftasında oynanancak derbi maçı Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynamamak için büyük bir özveri gösteren sarı-kırmızılı yönetimin istediği oldu ve Türk Telekom Arena'da dev derbiye evsahipliği yapabilecek duruma geldi. Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın "Türk Telekom Arena'nın Beşiktaş maçına kadar hazır olacağını düşünüyorum" açıklamasının ardından bir açıklamada da Türk Telekom Arena müdürü Mustafa Turgun'dan geldi. Turgun, Türk Telekom Arena'da yapılan çalışmaların tamamlandığını ifade ederek; ligin 19. haftasında Beşiktaş ile oynanacak dev derbinin Türk Telekom Arena'da oynanması için hiçbir sakıncanın bulunmadığını dile getirdi.

16 Kasım 2012 Cuma

Arda Turan ve Yükselen Bonservisi

İspanya Futbol Ligi'nde (La Liga) Atletico Madrid forması giyen milli futbolcu Arda Turan’ın fiyatı belirlendi. Buna göre, Galatasaray'dan 12 milyon Euro'ya transfer olan ve sezon öncesi piyasa değeri 16 milyon Euro olan 25 yaşındaki futbolcunun muhtemel bonservisi 24 milyon Euro’ya yükseltildi. Milli futbolcumuz böylece, transferin gözdesi olan ve bonservisine 60 milyon Euro değer biçilen Falcao’dan sonra Atletico Madrid’in en pahalı ikinci futbolcusu unvanını da korudu. Arda’nın takım arkadaşı ve eski Galatasaraylı Emre Belözoğlu’nun muhtemel bonservisi ise 4 milyon Euro olarak gösterildi.

9 Kasım 2012 Cuma

Sosyal Medya

Günümüzün başlıca fenomenlerinden biri de internet kullanımının doruk noktaya çıkmasıyla gerçekleşen sosyal medya ya da başka bir tabirle sosyal ağ kullanımıdır. Gerek tüzel kişilerin facebook, twitter, linkedin, instagram gibi sayfalarda oluşturdukları profiller gerekse de insanların kendi profilleri sadece karşımızdakini tanımayı değil onlara her an her yerde ulaşabilmeyi de daha mümkün hale getirmektedir.
Sosyal medya kullanımının gelişmesinde önemli olan bir diğer nokta ise insanların artık yaygınlaşan akıllı telefon kullanımının artması ve 3G gibi internet paketlerinin internete girme tatminini insanlara sağlayabilmeleridir. Artık İphone 5, Samsung Galaxy S3, Nokia Lumia, Blackberry, HTC gibi işlemcileri ve işletim sistemleri güçlü telefonların üretilmesiyle cep telefonları daha çok cep bilgisayarı olarak işlev görmekte ve dolayısıyla insanların facebook, youtube, twitter gibi sitelere girip arkadaşlarını daha kolay bir şekilde takip edebilmekte, istedikleri videoyu veya filmi izleyip, şarkıları dinleyebilmektedirler. Sosyal Medyalar kanalları aracılığıyla bütün dünyada insanların neler yaptıklarını takip edebilir, onların nelere ilgilerinin olduğunu görebilir ve hatta yeni insanlarla tanışma fırsatını bile yakalayabilirsiniz. En güzel yanlarından biride telefonla görüşmeye göre daha düşük maliyetli ve daha hızlı iletişim sağlamasıda bunun ayrıca avantajlı yönlerinden olarak değerlendirilebilir.

1 Kasım 2012 Perşembe

Metrobüs Çilesi

Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul'un kalbinde bir dünya üniversitesi sloganıyla tanınan okul Beşiktaş ilçesinde öğrencilerine eğitim vermekte olup, bende bu güzide okulun öğrencilerinden biri olmaktayım. İyi güzel bu okulun öğrencisiyiz de peki evden okula nasıl gelip, gitmekteyiz bunu soran birisi var mı? Tabikide yok. Öncelikli olarak, Beylikdüzü'nde Beykent semtinde yaşamakta olup evden çıkınca 5-10 dakikalık bir minibüs yolculuğuyla metrobüs taşıtlarına ulaşabilmekteyim. Pek kıymetli Metrobüslerimiz Türkiye'de Mercedes-Benz otomotiv firmasının fabrikası varken tanesi 1.200.000 Euro'luk bir ücretle Almanya'da Mercedes fabrikalarında yaptırılmış olup, ithal edilmiş araçlar bütünüdür. Metrobüse geçiş yapmak için akbil dediğimiz kartları okutuyoruz ve aracımıza biniyoruz. Metrobüs dediğimiz araçlar öyle aman aman birşeye sahip olmayıp, tek avantajının trafik çilesine maruz bırakmıyor olmasıdır ki, içinde zaten epey bir çileli yolculuk geçiriyorsunuz. İçinde kavga eden insanlar mı dersiniz yoksa daha binerken birbiri üzerine çıkan insanlar mı desem bilemiyorum. Bunun yanında, metrobüse bindiğinizde insanoğlu yepyeni bir nefes alma tekniği geliştiriyor ki zaten geliştirmezse yaşaması pek mümkün görünmüyor. Bunun yanında ayakta giden yolcular metrobüs şoförlerinin 300 kapasiteli aracı 900 kişi alır mantığıyla görmelerinden dolayı epey bir eziyet çekmektedirler ve bu durum bütün yolcuların birbirilerinin ter kokularını çekmelerine sebep olmaktadırlar. Nasıl bir zihniyetse yaz aylarında hiçbir şekilde havalandırma çalıştırılmaz. Ayrıca o kadar para verilip, düzinelerce araç satın alınılmasına rağmen her defasında durakta bekleyen insanlara dolu araçların gelmesi de cabası. Anlayacağınız İstanbul'da yaşıyorsanız okulunuzda, işinizde evinize yakın olmalı. Eh malum son sınıf olduk artık tek dileğimiz bizler çektik gelecek nesiller daha rahat etsin...

20 Ekim 2012 Cumartesi

Milenyum Sonrası Galatasaray ve Şampiyonlar Ligi

Aradan geçen birkaç kötü sezonun ardından nihayet Galatasarayımız hakettiği seviye olan Şampiyonlar Ligi'nde mücadele ediyor. Milenyum diye tabir ettiğimiz 2000'li yılların başında gelen ve "Galatasaray Ruhu" diye isimlendirdiğimiz başarılar malesef dönemin yönetimi tarafından gerektiği kadar iyi yönetilip,değerlendirilemedi ve gelen başarılar sürekliliğe dönüştürülemeden bulunulan seviyeden de adım adım aşağıya doğru inişler meydana geldi. Galatasaray, Uefa Kupası alındıktan sonra 2004 yılına kadar grup aşamalarında bir üst grupla çeyrek final arasında mücadele etsede, başarılardan gelen kazançların elden uçup gitmesiyle meydana gelen mali sıkıntılar, 2005 ve sonrası dönemde yapılan oyuncu ve idari kadro transferlerindeki hayal kırıklıklıları Şampiyonlar Ligine katılmayı bile mumla arar hale getirmekle kalmamış; aynı zamanda Türkiye Süper Liginde de şampiyon olmayı bir seviye daha zor hale getirmiştir. Adım adım yaşanan bu düşüş Türkiye'nin en köklü camiasının futbol takımının 2010-2011 Türkiye Süper Lig sezonunu 8. olarak bitmesiyle sonuçlanmış ve artık sadece futbol kulübü değil spor kulübünün tamamında birtakım değişikliklerin olmasına ortam hazırlamıştır. 2011-2012 sezonu öncesinde Adnan Polat'tan boşalan başkanlık koltuğuna Ünal Aysal'ın seçilmesi ve Teknik direktörlüğe de Fatih Terim'in getirilmesiyle Futbol Takımı adeta yoktan varedilmiş ve sezonu şampiyon olarak tamamlayarak Şampiyonlar Ligine doğrudan katılma hakkını elde etmiştir.
Seneler sonra bu kadar yüksek seviyede bir turnuvaya katılmanın vermiş olduğu dezavantajla Galatasaray henüz ilk 2 maçından da puan çıkartamasa da oynadığı umut verici oyun ve oyuncuların çoğunun yeni yeni Şampiyonlar Ligi tecrübesini edinmeleriyle herkesin güvenini boşa çıkartmayacak ve bu gruptaki takımlar arasındaki gücünün çok daha fazla olacağını önümüzdeki maçlarda kuşkusuz gösterecektir. Ancak şunu açıkça belirtmek gerekir ki, Galatasaray Spor Kulübündeki idari yapılanma ve uygulamakta olduğu politikalar bu kulübün hedeflerinin Avrupa'nın en iyi 10 kulübünden biri olmasına emin adımlarla ilerlediğinin en temel göstergesidir. İzleyin ve görün...

11 Ekim 2012 Perşembe

Tüketim Canavarı Türkiye ve Riskleri

Sevgili bloggerlar, İlk blogumu aslında daha manidar bir konu ve başlıkla yazmak isterdim ancak hem yazı yazmada olan tecrübesizliğim, hem de yapmış olduğum gereksiz stresten dolayı blog-yayın hayatıma aklıma en yatkın olan, başka boyutlara çekilmesi kolay bir konuyla başlama kararını vermiş bulunmaktayım; hayırlara vesile olmasını diler sizlerin beğeneceği yazılar yazacağımı ümit ederim... Tüketim... Kaynaklarda faydalı mal ve hizmetlerin insanların ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanılması diye geçsede ülkemizde bu kadar basit bir şekilde ihtiyaçlarımızı karşılıyor muyuz dersiniz? Hiç sanmıyorum! Aksine çok çok daha kolay bir şekilde ihtiyaçlar dünyası yaratıp bunları pek çok ıvır zıvırla doldurmaya çalışıyoruz. 21.Yüzyıl Türkiyesi'nde maalesef herkesin cebinde değil bir tane, 2, hatta 3 tane cep telefonu kullanıyor olması ve son 2 senedir akıllı android işlemcili telefonların piyasaya çıkmasıyla inanılmaz bir tüketim çılgınlığı oluşması insanların ne kadar aç bir şekilde saldırdıklarına çok güzel bir ispattır. Şimdi içinizden diyor olabilirsiniz zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış diye, ancak şöyle bir şey var ki Türkiye bu kadar mı zengin be kardeşim bunun internet paketi var, kullanılsın veya kullanılmasın 3G kampanyalı paketlerı var ve akıllı telefonları kullananlar bunlara da ayrıca bir ücret ödüyor. İşin en çarpıcı kısmı yapılan araştırmalarda Türkiye'de insanların en çok satın almaya değer verdikleri eşyalar temel gıda ve barınma ihtiyaçlarından bile önce olarak en kral cep telefonuna sahip olmakmış. Yani etrafa hava basmak, zaten gazla çalışan bir milletiz çok şaşırmamak gerek. Keşke örnekler sadece yukarıda verdiğimle sınırlı kalsaydı ancak benzeri bir sürü örnek vermek mümkün, yalnız ben örnekler kümesi oluşturmaktansa daha çok bunun sebeplerini irdelemekten yanayım... Tüketim çılgınlığı dediğimiz öğeyi kronolojik olarak inceleyecek olursak 18.Yüzyılın ortalarında İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimi'nin günümüzün en önemli mihenk taşı konumundadır ki, bu durum 5-10 yıllık bir süreç değil neredeyse 20.Yüzyılın başlarına kadar sürmüş, el yapımı üretimin yerini daha teknolojik seri üretim biçimi almış ve böylece daha kısa zamanda daha çok ürün üretilerek ihtiyaç fazlası oluşturulmuştur. Bu oluşturulan ihtiyaç fazlası mallar yerel pazarlardan ticaret yoluyla dış pazarlara doğru ihraç edilmiş ve böylece küresel sermayeci ekonomi dediğimiz kapitalizm meydana getirilmiştir. Fakat, Sanayi Devrimiyle bilimde ve teknolojide gelişen ülkelerin birbirlerini kendi çıkarlarına muhalif görmelerinden dolayı 2 Dünya Savaşı meydana gelmiş ve galipleri sadece sınırlarını genişletmemiş, yeni dünya düzenini de oluşturmaya hak kazanmışlardır. Günümüzde Kapitalizm dediğimiz daha çok satmaya yani tükettirtmeye yönelik olan bu ekonomik sistem tabiki de İngiltere'nin ve İngiliz sistemiyle kurulmuş Amerika'nın yasa/teorilerinden başka bir şey değildir. Gelelim Türkiye'ye; ne alaka dediğinizi duyar gibiyim? Şimdi etrafınıza bir bakın lütfen kullandığınız eşyaların ne kadarı Türk markası ve bu kullanmış olduğunuz yerel ürünlerin değeri, yabancı ürünlerin ne kadarını oluşturuyor dersiniz? Elalem aya çıktı marsa insansız araçlar gönderiyor, bizler daha kendi otomobilimizi dünya standartarının ortalamasına yaklaştırmış bile değiliz. Deniliyor ki, Türkiye kendi arabasını yapacak birikime sahip... Neden yapmıyoruz o zaman? Hala mı dışarıdan satın almak daha karlı, ne dışarıymış be kardeşim bugün-yarın üret zararlı çık ertesi yıl ve sonrasında sende kar et, masraflarının cok üstünde paralar kazan ülkemizin güzel insanları kazansınlar. Malesef kendimizi şişirdiğimiz kadar, diğer ülkeleri de çok fazla gözümüzde büyütmekten bir türlü kurtulamadık, bu yüzyılların ezikliğini bir şekilde üstümüzden atıp başkası yapmıyorsa ben yapmalıyım anlayışına geçmeliyiz almalıyım değil ya da gavurlar yapar Türklerden birşey çıkmaz anlayışını örtbas etmeliyiz ve pratikte de uygulamalıyız!
Artık sadece İstanbul'da değil, Anadolu'nun hangi köşesine gidersek gidelim istediğimiz/ihtiyacımız olan ürünü artık gözümüz kapalı bile bulabiliyoruz. Tabii bu kadar kolay erişim olunca bunun yanında bazı problemler de doğmaz mı? Türk insanının artık DNA'sına mı işlemiştir bilemem ancak her yeni gördüğümüzü iyi midir, faydalı mıdır, kendim için en gerekli ürün müdür diye düşünmeden KREDİ KARTLARINDAKİ vadeli(taksitli) ödeme sistemiyle almamız ve bugun hemen herkeste kendi egosunu tatmin etme, mutlu etme alışkanlığına dönüşmüş olacak ki evimizde bir tek Jetgillerdeki hizmetçi robot eksik kaldı. Ben bunu bir hastalık olarak görüyorum, çünkü bir diğer önemli konu burada kazandığımız değil kazanacağımız parayı harcıyor olmamızdır. Yani insanlar çalışarak para kazanmış olmuyor, borçlarını azaltmış oluyorlar ki kapitalizmde tam olarak böyle insanların boyunlarına tasmayı geçirmek ve kontrol etmek istiyor, nitekim bunu da başarıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan 3.dünya ülkeleri için bankalarda bir nevi hayali paralarla al-sat işlemlerini yapıyorlar ancak bu balon Amerika'da olduğu gibi Türkiye'de de daha fazla şişerse patlaması içten bile olmaz çünkü şunu göz önünde bulundurmalıyız ki bugün bütün dünyada daha da büyüyecek bir küresel kriz var ve Türkiye sadece günü kurtarma ekonomi politikalarıyla insanların en azından tasarruf ve birikim yapma olanaklarını insanlardan saklamak yerine onları bilgilendirmeye yönelik politikalar yaratmalıdır.